Bu seneki Bali Çigong kampından döneli neredeyse 3 hafta olacak. Geçen sene döner dönmez yaşadıklarımın heyecanıyla oturmuş hemen bir yazı yazmıştım. Bu sefer, Bir kere çok zorlayıcı bir kamp programı geçirdiğimizi söyleyebilirim. O kadar yoruldum ki, İstanbul’da normal normal yaşayan insan vücuduma geri dönmem çok zaman aldı. Daha da önemlisi hala inanamadığım bir gelişme hatta değişme oldu,Üzerine atlayıp yazmadan önce bu değişimin geçici mi, kalıcı mı olduğunu görmek üzere kulağımın üzerine yatıp yumurtlama zamanımı bekledim.
Geçen seneki yazımı okuyanlar uğraştığım rahim kistlerini ve yumurtalık ağrılarımla ilgili hikayeleri biliyor. Doktorların “derhal” ameliyat komutlarına kulaklarımı tıkamıştım hani…Son 1 senedir Bel (sikolyoz)/kalça/kasık blokajlarının yanısıra 10 senedir her ay sektirmeden tekrarlayan ve 1 hafta süren çıldırtıcı yumurtalık ağrıları üzerinde spesifik olarak çalışıyorum. İlk başta biraz diyetle beraber bitkisel takviye almaya da çalıştım ama bunları hem düzenli uygulayamadım, hem de hocam başka şeylere değil egzersizlere konsantre olmamı istedi. Tabi ki yediğim içtiğim şeylere dikkat ederek. Gerçekten de bir süre sonra ağrı seviyesi çekilebilir hale geldi çigong egzerizeriyle. Yani 9’du 5’e indi, ki bu bile benim hayatımı çok kolaylaştırmıştı. Ama zıkkım sancılar saat gibi hiç sektirmeden “bir gece ansızın” başlayıveriyordu hala.
1 sene geçti ve ben gene Bali yollarındayım. Gene 2 gün erken gidip, aynı kumsalda aynı otelde kaldım. Aynı Balıkları yiyip, aynı birayı içip, aynı gün batımına baktım. Pazar öğleden sonra da artık okulumuz haline gelen tapınağa teslim oldum. Askere teslim olmak gibi geliyor kulağa ama, gibisi fazla aynen öyle oldu diyebiliriz.
“E Bali nasıl geçti, anlatsana” diyen herkese aynı şeyi anlatıyorum, size de aynen anlatayım. Kısa zaten.Sabah 6:30 alarmla uyanış, 7:30 tapınakta meditasyon ardından egzersiz, yan binada sabah kahvaltısı, Onun yanındaki odalarımızda üstbaş değiştir, koş tapınağa egzersiz, öğlen yemeği, duş al yarım saat uyu, koş tapınağa egzersiz, akşam yemeğinden önce git duş al, akşam yemeği, Koş tapınağa gece yürüyüş meditasyonu ardından metal meditasyonu. Saat 21:30 / 22:00 sürünerek odana git bayıl. Saat 6:30 alarmla uyanış….2 hafta hiç mola vermeden böyle geçti. Yalanım olmasın, 1. haftanın sonunda ben ekstra 3 saate ihtiyacımız olduğunu söyledim, hocamız “neden?” diye sordu tabi. Ben de “Çamaşırlarımızı yıkatıcaz, benim kahvem bitti almam lazım, Bir de pancake yemek istiyoruz vakit kalırsa” dedim ve 3 saat kesintisiz tatil yaptık, yakındaki kafede pancake’imizi de yedik allahın izniyle 🙂
“Neden böyle oldu bu sene?” sorusunun birkaç cevabı var. Birincisi, yeni başlayan öğrenci pek yoktu, arada lokal öğrencilerden katılanlar oldu onları da grubun içersinde harmanladık. Seneler öncesinden beri birlikte çalışan arkadaşlarız, yıllardır Tayland yada Bali’de biraraya gelip beraber çalışıyoruz. Bu sene hepimiz aynı şeyi hissettik, farketmeden birbirimize yakınlaşmış, birlikte güçlenmişiz.Hem bedensel hem de zihinsel olarak . Eskiden pek de anlaşamayanlar bile birbirleriyle tatlı bir uyum içersinde. Sevgiyi balçıklaştırmadan herkes birbirine destek oldu. Hem kendimizle, hem birbirimizle dalga geçtik. Geçen sene mesela daha ağlaktık hepimiz, bu sene daha çok güldük hep beraber. Bizdeki motivasyonu gören hocamız da sağolsun hiç acımadı. Bu konuda biraz beni de suçladılar gerçi. Elimde sürekli kahve termosumla dolaştığımdan isteyen herkesle de paylaştım. Nezaket icabı hocamıza da her seferinde soruyordum, o da bazen içiyor bazen içmiyordu. İşte o içtiği günler genelde bizim için en zorlayıcı günler oldu 🙂
Şaka bir yana, bu sefer senelerdir yaptığımız çalışmalarla belli bir kıvama gelen bedenlerimizi bir seviye yukarı doğru iteledi kıymetli hocamız, bazan sırt verdi taşıdı hatta. Allah razı olsun ondan! Yumurtalık sancısı meselesine dönersek, şöyle oldu. 1. haftanın ortasında bir gece gene inceden başladı benim sancılar. Ertesi gün sabahtan hocamıza bildirdim. Öğlene kadar bir iki defa ağrıdı. O arada hocamız bu konu ile ilgili sürekli işaret ettiği egzersizlerle ilgili çok kilit birkaç ayarı daha da derinden anlamamı sağladı. O algılayışın coşkusuyla egzersizleri birkaç defa tekrarladım ve normalde 1 hafta sürecek olan sancılı süreç bıçak gibi kesildi. Geceleri beni uyutmayan sancıları bekledim bekledim ama gelmediler. Azalma filan değil, tak diye kesildi. Sonraki hafta da çok sağlıklı bir adet takip etti.
Çok yorularak ama mutlulukla bitirdik kampımızı ve sarılarak ayrıldık yeniden buluşmak üzere, herkes dünyanın bir köşesindeki evlerine uçtu. Canım arkadaşım Zeynep’le biz de gönlümüz minnet dolu döndük Sabiha Gökçen’e sonra da hayatlarımıza. Acaba dedim ortamın gücünden mi benim ağrılar kesildi. Acaba bu ay geri gelir mi beni İstanbul’da görünce? Ben hocamın işaret ettiği derinlikte yapmaya çalıştım egzersizleri ve gelmedi ağrı mağrı! Az ağrıdı değil, hiç ağrımadı. Normalde huysuzluk da yapıyor ya o ağrılar, ağrı gelmese de huysuzluk geldi ama.
Diyeceksiniz ki biraz uzun sürmedi mi bu tedavi? Uzun sürdü evet ama dışarıdan hiçbir takviye almadan, vücudum kendisi öğrendi yapması gerekeni. Artık bir ilaca, masaja, ameliyata, buna yada şuna ihtiyacı yok bu meseleyi çözmek için. Belki en kısa yol değildi ama etkisi en uzun olacak yol bu.İlaç dışarıdan değil içeriden geliyor ve hep yanımda istediğim anda kullanabilirim. İsteyen olursa kendi bedeninizdeki ilaçlarla sizi de tanıştırabilirim. 🙂