Kerimcan Durmaz ve Ateş Elementi

 

Ben Kerimcan Durmaz’ı tanımazdım. Snopluk olsun diye söylemiyorum, gerçekten tanımazdım; birçok genç ünlüyü tanımadığım gibi. Televizyon, o gün Gülse Birsel dizisi varsa açılır bizim evde. E malum, haberler için ne televizyona ne de gazeteye bakılıyor artık. Ben gündemi twitterdan takip ediyorum. Kerimcan ismi makyajlı ve abartı saçlı genç bir erkek yüzüyle örtüşüyor kafamda hayal meyal ve ben onu zihnimde eller havaya bir popçu olarak kaydedip, çok kullanmadığım bir obje olarak  arka katmanlara doğru itmiş, unutmuşum. Taa ki geçen hafta twitterda  ısrarla karşıma çıkmaya başlayana kadar. Önce birkaç klasik twitter şakasına denk geldim, sonra merakımı yenemeyip #kerimcandurmaz yazdım ve bumm! Kerimcan’la pipisi karşımda duruyor.kerimcan-durmaz-kozmetik-sektorune-atiliyor_12e4a03

Meğerse Kerimcan bir sosyal medya fenomeniymiş. Instagramda paylaştığı “story” leri sayesinde meşhur olmuş ve şu anki takipçi sayısı aşağı yukarı 3 milyon kişiymiş. Meşhur bir fenomen olunca gece kulüpleri üzerine atlamış ve Kerimcan  DJ etiketi altında binleri eğlendiren ve çok kazanan bir şov insanına dönüşmüş. Böylece benim de Kerimcan’la tanışıklığım geçmişten bugüne değil, bugünden geçmişe doğru başlamış oluyor. İlk önce insanların kendisine ettiği hakaretleri okudum. İnstagramda herkese pipisini göstermişti, bu yüzden de derhal ortadan kalkması gereken bir insandı. Onu takip eden gençlere böylesi bir travma yaşatmaya hakkı yoktu. Vay terbiyesiz diyerek, hem de biraz hırslanarak instagramına girdim ve profilindeki resimlere bakınca ağzının ortasına kürekle vurmak istedim ben de ne yalan söyleyeyim. Bir kasıntı duruşlar, göz süzmeler, abartı kıyafetler, bir afra bir tafra, bir ulaşılmaz havalar sormayın gitsin. Sonra kısa kısa videolar başladı. Çekirdek gibi kendimi alamıyorum, biri bitiyor ötekine basıyorum. Resimlere bakıp “cık cık cık” yaparak yüz buruşturan ben, videolar bitti diye üzülüyorum. Hiç beklediğim gibi çıkmıyor, ben Kerimcan’ı seviyorum. Herkesin onu ayıpladığı bir zamanda ben onu sahipleniyor ve takip et butonuna basıyorum. Sonra da kolayca bırakıyorum kendimi Youtube dünyasının uyuşturan kollarına.

Son 1 hafta içersinde Kerimcan ve arkadaşlarıyla Dubai’deki gece klüplerini ve alışveriş merkezlerini gezdim, çölde bağrış çağrış hallerine güldüm;  Coachella festivalindeki konserinde Beyonce’ye onlarla beraber dibim düştü; Milano’daki en şık mağazaları öğrendim; Zürih’te göl kenarında yürüdüm; hiç dinlemediğim kadar pop müzik dinledim; NewyorK, LA, Amsterdam, Bodrum, Çeşme, lüks oteller gezdim de gezdim. Kerimcan para saçtıkça ben gevşedim. Sanki ben giydim bütün o güzel kıyafetleri, mücevherleri, sanki ben yedim görgüsüzce sergilenen şölen yemeklerini. Nasıl da sağlıksız yaşıyor! Bizim çevrelerde çok ayıplanacak şeyleri gözüne gözüne sokuyor insanın . Habire sigara içiyor, en sevdiği şey Mcdonalds, en favori içeceği Cola. Ama şeytan tüyü var Kerimcan’da kızmak isteseniz de kızamıyorsunuz, öyle fütursuz ama öyle de sevimli. O da bu halini abarttıkça abartıyor, çok güzel kullanıyor, milyonları uyuşturup peşine takıyor. Seviyorsunuz çünkü gerçekten eğleniyor, çoğumuzun eğlenemeyeceği kadar çok eğleniyor…

Niye anlattım şimdi değil mi bu kadar şeyi bir “Wellness” sitesinde? Bunun şimdi çigongla ne ilgisi var?  diyebilirsiniz. Ben Kerimcan’ın seçtiği yolu geçmişten bugüne doğru yürüdüğümde, doğa kanunlarıyla ilgili anlamaya çalıştığım olgulara dair çok büyük derslerle karşılaştım da ondan.

Artık bu konulara azıcık kafa patlatan, birazcık okuyan herkes biliyor ki, beden sağlığı ile zihin sağlığı birbirinden ayrı iki yapı değildir. Aynı sistemin farklı frekanslardaki yansıyış biçimleridir diyebiliriz çok kısaca. Ve bedenimizi canlı kılan bu sistem, dünyamızı canlı kılan doğanın enerji sistemleriyle aynı prensipler doğrultusunda çalışır. Evet, vücudumuzun içersindeki organların bazısı ateş, bazısı su, bazısı toprak, bazısı metal, bazısı da ağaç enerjileriyle uyumlu çalışıyorlar. Yaşama biçimimiz bu uyumu destekleyecek şekilde olursa nispeten sağlıklı bir beden ve zihin yapısına sahip oluyoruz. Bunun yanısıra, beden yani organlar dengeden çıktığında her organın bağlantıda olduğu bir olumsuz duygu durumu zihni sağlıksız şekilde etkilemeye başlar. Bu durumun bir kısrdöngüye dönüşmesi ve bedeni zehirlemeye başlaması da malesef çok hızlı olabilir. Örnek verelim; mide ile bağlantılı olan olumsuz duygu durumu endişedir. Mide enerjisindeki problemli durumlar bu duyguyu tetikler.Zihnimde oluşan endişe duygusuna bağlanıp onu  beslemeyi seçersem bu sefer midem daha da rahatsız olur ve bir süre sonra  “tavuk mu yumurtadan yumurta mı tavuktan çıktı ?” kısırdöngüsüne dönüşür durum, ki hastalıklar da işte böyle oluşur. Mesela batı dünyasında bu hastalığın adı ülser olabilir, reflü olabilir, mide kanaması…vs vs olabilir. Karaciğerle ilgili toksik duygu öfke, akciğerle ilgili toksik duygu üzüntü, böbrekle ilgili toksik duygu korkudur. Bu duygular vampir gibi organların tüm enerjisini emer  vücudu strese sokarlar. Hastalıklar da böyle başlar.

Şimdi gelelim işin en ilginç ve Kerimcan’la ilgili olan kısmına. Kalp organı Çin tıbbına göre tüm vücudun hükümdarı kabul edilir ve ateş elementiyle bağlantılıdır. Yukarıda saydığımız diğer organlarla bağlantılı olan endişe, öfke,üzüntü, korku duygularının olumsuzluğu konusunda şüphemiz yok zaten. Peki kalple bağlantılı toksik duygu durumu nedir biliyor musunuz? Sıkı durun, İngilizcesi “Joy”, Türkçesi “Coşku”…Evet aşırı coşku ve efori hali ateş elementinin fazlasıyla aktif olduğunu gösterir. Ateş çok harlıysa doğası gereği yukarıya doğru hareket eder ve Merkezi kalp olan ateşin hızla yukarı hareket etmesi; tüm zihnin, beyinde salgılanan hormonların dolayısıyla egonun şahlanmasına sebebiyet verir. Enerjinin bu denli yerden koparak yükselmesi ister istemez beyni zorlar ve hata yapmanız kaçınılmazdır. Ben Kerimcan’ın sakin sakin, bile isteye o videoyu oraya koyduğuna inanmıyorum.  Ateşi fazla harladı, gaza fazla bastı….Hangi metaforu kullanırsak kullanalım Kerimcan’ın sürekli eğlence ve coşku arayışı sonunda onun için bir hastalığa dönüşmüştür diyebiliriz.

Bu genç insana ve onu takip edenlere küfür etmek, onu yok etmeye çalışmak çok saçma. Bu duygular ve bu olgular kaçınılmazdır, o ya da bu şekilde, o ya da bu surette karşımıza çıkarlar, bize de ayna tutarlar. Hem yaşayan hem de buna şahit olan kişinin durumdan ne dersler çıkardığı önemli olur günün sonunda. Hocam her zaman der ki; mümkün olduğunca sıradan,  basit de olsa bir amaç uğruna sıkılmadan çalıştığınız, drama ve aşırı coşkulardan uzak, belki biraz tekdüze ama kendinizle ve başkalarıyla barış içersinde yaşadığınız  bir hayatınız olsun; sağlıklı olur, dünyayı daha net görürsünüz.

Herkese yeterince sıkıcı ve yeterince neşeli bir hafta dilerim.

 

 

 

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s